Mihenk taşını bilirsiniz..
Denktaşı olarak da bilinen bu taş, altın veya gümüşe sürülüyor ve oluşan izlerden, o madenin saflık derecesini belirliyor.. Yani saflığını, ayarını, dolayısıyla da değerini ölçüyor..
Hayatımızda da var mihenk taşı kavramı..Daha doğrusu yakıştırması..
Tarihte, sanatta, ekonomide, bilimde, büyük işler başarmış ya da büyük değişikliklere ön ayak olmuş insanlar için yapılıyor bu yakıştırma...
Yani çok büyük bir yazar düşünelim, edebiyatın mihenk taşlarından sayılsın.. Yeni yetişen bir yazar, kendini onun nezdinde değerlendirecek gibi bir anlam mı çıkıyor..!?
Çok da sevmedim..
Bir madenin, maddenin değerini bulmak için tamam da, bir insanın değeri için çok da güzel gelmiyor kulağa..
Elbette, önündeki bu güzel örneği okusun, incelesin, mutlaka tanısın.. Severse, örnek alsın, feyz alsın..
Yetmez mi!? Daha ne olsun..
Çok uzakta aramaya da gerek yok aslında..
Bazen, bu mihenk taşı yakıştırmasını, farkında olmadan günlük hayatımıza bile sokuyor, hatta sıradanlaştırıyoruz..
Birilerini, hayatımızın mihenk taşı ilan edip, kendi değerimizi, başkalarının gözünde aramaya başlıyoruz.. Ölçüt olarak başkalarının düşüncelerini esas alır oluyoruz..
Ve bu yolda, kendimiz olmaktan uzaklaşıyoruz..
Ya da kendimizi, başkalarının mihenk taşı ilan ediyoruz...Hadsizce, değerini ölçmeye, biçmeye başlıyoruz..
Gelişimimiz için, evrilmemiz için, başkalarından yansıyan biz’ i görmeye ihtiyacımız elbette var. Ayna oluyoruz, zaman zaman birbirimize..
Ama kendi değerimizi, başka gözlerde aradıkça, hayal kırıklığı da kaçınılmaz oluyor.. Dahası, sizi yargılama hakkını da kendilerinde buluyor bu gözler..
Altın, gümüş tamam..
Ama bence orada dursun...Taş yerinde ağır kalsın.
Herkes, kendi değerini kendisi ölçmeyi bilsin, öğrensin..
Sağlıcakla..
Etiketler: mihenk taşı