İlkokuldaydım, galiba 4.sınıfta, alt sınıfların birinin öğretmeni gelmemişti bir gün. Bizim öğretmenimiz sınıfa geldi ve o alt sınıftaki öğrencilere bu ders kim öğretmenlik yapmak ister diye sordu. Ben, parmağımı kaldırdım, bir çok arkadaşım gibi.. Ama aslında o kadar emindim ki seçileceğimden, kaldırmama bile gerek yoktu kendimce. Çünkü, herkes, öğretmenim, arkadaşlarım, o kadar iyi biliyordu ki, benim öğretmen olma tutkumu..Sonuç, doktor olmak isteyen Onur’ u seçti öğretmen. Şöyle bir yüzüne baktım öğretmenin, bir umut, hani hatırlayınca, beni görünce pişman olacağından emin, ama tık yoktu..
Sonra üniversite sınavının olduğu gün, ki, o gün, bana göre dünyanın en önemli günüydü o zaman, sınavdan çıkınca, duraktaki taksicileri gördüm. Okulun hemen karşısında, hiç sınav yokmuş gibi kendi hallerinde hayatlarındaydılar.. Oysa ki o gün, Üniversite sınavı günüydü, bu herkes için geçerli olmalıydı..
Bugün, yıllar sonra, oğlumu uyutmaya çalışırken düşünüyorum bunları, bir sokak esnafının bağırmasından sebep..Benim sessizliğe olan ihtiyacım, uykusuzluğumuz, oğlumu uyutma çabam patates, soğan satıcısının umurunda bile değil, var gücüyle bağırıyor..
Şu an, onun için önemli olan kaç kilo patates satabildiği.. Bir yanlış var mı bunda!?
Dünya benim etrafımda dönmüyor mu yoksa?.. Şu dakikalarda, patatesçi amcanın mı etrafında dönüyor, satışlar hiç de fena değil valla!!🙂🙃
Şaka bir yana..
Dünya, kimsenin etrafında dönmüyor ki.. O, kendi kendine dönüyor.. Bizler de kendi küçük dünyalarımızda yaşayıp gidiyoruz..
Empati kelimesini oldum olası gereksiz bulmuşumdur.. Anlamam için kendimi başkasının yerine koymama gerek yok.. Anlamam değil kabul etmem gerekiyor ki; herkes ortak bir sahneyi kullanarak kendi hayatını yaşıyor..
Herkes, kendi hayatının başrolünde.. Ve herkes kendi hikayesini yaşıyor..
Birbiriyle içiçe geçmiş olsa da, her farklı hayatın hikayesi, rol dağılımı apayrı..
Bunu algılayabilmek, kabul edebilmek lazım.. Haddini bilebilmek, dahası yaşama dökebilmek şart..
Aksi halde,
Başka hayatlarda kendi kendimize önemli roller biçmeye başlayınca, hatalar da başlıyor..Olayları kişiselleştirerek, abartarak, suni hayal kırıklıkları yaşatıyoruz kendimize..
Oysa,
Kendi hayatımızı, hikayemizi ve rolümüzü hakkını vererek, doyasıya yaşasak, tüm iniş çıkışlarıyla hayatın tadına varabilsek.. Başka hayatlarda da kendimiz gibi, samimi, yargılamadan misafir olsak, kafamız daha duru, berrak olur kendimce..
Sağlıcakla..
Etiketler: klaket