HER ŞEY ZIDDIYLA ANLAM KAZANIR..AMA..




Bir söz vardır bilirsiniz; “her şey zıddıyla kaimdir” diye. Herakleitos tarafından ileri sürülen ve diyalektiğin de temel unsurlarından olan bir felsefe..Birbirine zıt ve karşıt kavramların, birbirini var ettiğini savunan düşünce. Mevlana, Mesnevi’ de “Her şey zıddıyla görülebilir.. iyiyi bilmedikçe kötüyü bilemezsin..” demiş.. Ne güzel demiş..

Yani mesela, kötü olmasaydı iyi diye bir şey de olmazdı. İyi ve kötünün birlikteliği sayesinde biz iyilik kavramıyla tanışmış oluyoruz. Her şey zıddıyla anlam kazanıyor..

Ya da mesela, mutluluk kavramıyla tanışmamızı, mutsuzluk diye de bir kavram olmasına bağlıyoruz. Örnekler çok elbette aydınlık/karanlık, gece/gündüz, soğuk/sıcak bir sürü zıtlık var hayatta malum..

Her şey kimliğini zıddının varlığına borçlu yani.. Düşünce mantıklı geliyor bana, ama rahatsız edici olan ne biliyor musunuz? Sosyal hayatta, bizler, inandıklarımızı, düşüncelerimizi,  fikirlerimizi var etmek adına, farkında olarak ya da olmayarak, karşıtlıklar arıyoruz.

Şimdi, bir karşıtlıktan zıtlıktan bahsedebilmek için bizim doğrumuzla karşı tarafın yanlışı arasındaki  açı,180 derece gibi bir değer olsa gerek. Hadi bilemedin 178 😃Ama biz sanki, bizden 40 derece bile uzaksa bir farklı düşünce, onu 180’ e yuvarlayıp, doğrumuzu parlatmaya çalışıyoruz.  Zıtlık değil ki bu, farklılık..

Ya da bize yakın bir düşünceyi, (mesela 12 derece olsun😃),  0 a indirinceye kadar törpülemeye, bizleştirmeye çalışıyoruz..

Sonuç, biz ve onlar.. kutuplaşmalar.. Herkesin kendi görüşüne sıkı sıkıya tutunduğu ve karşısındakileri kıyasıya eleştirdiği bir  ortam.. Sığlık, farklılıklardan beslenemeyen,  taraf ya da düşman olan bir toplum..

Geçenlerde, parkta oyun oynayan bir anne ile 2 yaşlarındaki çocuğunun topu park halindeki bir arabanın altına kaçtı. Çocuk ağlamaklı, anne çözüm arıyor kucağından da bırakamıyor. O sırada, yoldan geçen hafif yaşlı, bastonlu bir amcayı görünce gözleri parladı annenin. Hemen rica etti, topumuzu alabilir miyiz sizin bastonla diye göstererek 3 m ötedeki topu. Adam,” namaza yetişiyorum kızım” diyip bastı gitti. Anne şaşırdı biraz, dudaklarını okudum, “bu da bir çeşit işte” dedi, geçti gitti.

Yerden bir dal parçası buldu, sorunu çözdü..

Ama,

Buna şahit olan parktaki insanlar dakikalarca olayı, adamı, namazını, namazının sevabını, böylelerini!,  konuştu konuştu durdu.. ki artık o amca, hikayenin kötü adamı oldu, konu hakkında yorum yapan eleştiren diğer tüm park ahalisi iyi insanlardı....Yaşasın karşıtlık!!

Halbuki, parktaki herhangi  birinin aklına yardım etmek gelmemişti. Herkes yorumluyor, eleştiriyor, kendini rahatlatıyordu..birbirlerinden benzer cümleler duydukça artık olaydan keyif almaya başladıklarını bile hissedebiliyordunuz..

Aslında burada, ne bu adam kötüydü, ne de onlar iyiydi. Karşıtlık falan da yoktu. Sadece, annenin dediği gibiydi, bu da bir çeşitti.

Örnek basit, ama aslında toplumsal olarak yaşadığımız çokça olayın bir prototipi gibi. Birilerini kötülemek, hep bir ağızdan bile yapılsa, bizi daha iyi yapmaz. Siz, orada, kötü adamın zıttı iyi adam değilsiniz. Siz de olaya herhangi bir yardımı, artı değeri olmayan yorumcularsınız, ve karşınızdakini kötülemek sizi asla iyi insan yapmaz.

Kavramsal olarak, her şey zıddıyla anlam kazanıyor olabilir, kabul..

Ama biz, kendimizi, sahip olduklarımızı, mutluluğumuzu, kişiliğimizi, hak ettiğimizi düşündüklerimizi değerlendireceksek eğer, birey olduğumuzu unutmayalım..Karşıtlıklarda aramayalım kişiliğimizi, benliğimizi.. Başkalarının ne olup olmadığına göre değişmez bu gerçek, sadece kendimizi kandırırız. Biz kendi işimize, içimize bakalım. En güzeli..

Sağlıcakla..








Etiketler: ,