Duymuşsunuzdur belki, Social Science Research isimli bir dergide yayınlanan çalışmada 25-65 yaş aralığındaki katılımcılara 16 yaşında iken evlerinde kaç kitap olduğu sorulmuş ve Türkiye sonuncu olmuş 27 kitapla.
Aslında ben bu tür anket çalışmaları ile elde edilen sonuçlara çok itibar eden insanlardan değilim. Kaç kişiye sordunuz kimler onlar. Neden bu anketlerde bana ya da çok uzaktan bile tanıdığım kimseye denk gelmiyor bilmiyorum.😁
Hem belki de biz Türkiye’de evde değil kütüphanede okumayı daha çok seviyoruz. Ya da herkesin elinde gördüğünüz telefonlara hep e-kitaplar inmiş durumda oradan okuyoruz. Sİz bizi telefonla aylaklık yapıyor mu sanıyordunuz daha neler🤣
Şaka bir yana, rakamlara itibar etmesem de, biliyorum ve görüyorum ki okumuyoruz.
Benim gibi kitapsız yaşayamayan insanlar için bu durumu anlamak biraz zor. Yani kitap okumanın faydalarından, gerekliliğinden ziyade, oturduğunuz yerden size bu kadar keyif, heyecan, huzur veren, bambaşka hayatlara götüren, gezdiren bir zevkten nasıl mahrum bırakır insan kendini, bunu anlayamamaktan benim hislerim. Benim için çikolata ya da kahveyi veya evde fırından yeni çıkmış elmalı pastayı sevmemek kadar şaşırtıcı.( Bu arada elmalı pasta neden sadece evde güzel oluyor dışarıda yiyip de beğendiğim hiç olmadı. Neyse konumuz bu değil☺️☺️) İnanın abartmıyorum.
Çevremde kitap okuyamayan insanlarla biraz konuşup anlamaya çalıştım.
Anladıklarımı anlatayım size;
Okumak zor geliyor;
Kelimeleri, satırları, kurguyu anlamaya kafa yormak biraz yorucu geliyor. Bütün gün iş güç yorgunluktan sonra, akşam da biraz gevşek rahatlatıcı boş şeylerle zaman geçirmek, kafasını boşaltmak istiyor insanlar..
Kitaba konsantre olamıyoruz;
Bunun herkese göre nedenleri ayrı ama ciddi bir çoğunluk kafası rahat ve hafif olmadığı için okuyamadığını düşünüyor. Satırları okurken dalıp gidiyor gerçek hayatındaki sıkıntılarına ya da meşgalelerine..
Ne okuyacağımızı bilmiyoruz;
Kitap okuma alışkanlığı olan bir insan, okuyacağı kitabı belirlerken çok da zorlanmıyor. En kötü ihtimal , çok da iyi değildi diyip yenisine geçiyor. Ve genelde artık bir tarzı oluştuğu için çok da kötü seçimler yapmıyor. Ancak okumayan insanın önünde bir derya deniz şeklinde binlerce kitap yüzlerce yazar var. Hani onu tanıyan biri bu kitap sana göre dese ve çayının yanına koyuverse akşamları okuma ihtimali hayli yüksek.
Zamansızlık;
Biz uzun mesaileri olan ülkelerdeniz. Çok çalışmasak bile çok fazla işte zaman geçiriyoruz. Eve dönüş trafiği, yemek içmek, çoluk çocuk akşam muhabbeti sorumluluklar, ertesi sabah erken kalkacak olmanın verdiği uyuma isteği, haftasonu çalışmıyor bile olsak yine sorumluluklarımız, alışveriş merkezi gezme zorunluluğumuz! Şu bu derken gerçekten de zamanımız çok bol değil; onu da kitap okuyarak mı harcayalım canım.🙃
Asosyalleşme hissi;
Bazı insanlar sevmez kendiyle yalnız kalmayı, illa bir kalabalık bir ortam ister. Bu insanlar da çok okuyamayanlardan oluyor galiba. Sıkıntı veriyor tek başına oturup okuma fikri.
Kitap okumak yerine yapabileceklerimizden mahrum olma;
Yani neyi neye tercih ettiğimiz de etkiliyor bizi. Örneğin insanlara deseler ki, iş yerinde günde 1 saat çalışmak yerine kitap okuyacaksınız, maaşınızda da herhangi bir değişiklik olmayacak. Sizce insanlar
kabul etmez mi.
Evet, bizimle kitapların arasına giren başlıca sebepler bunlar. Sorunları biraz belirleyebildiysek çözüme ulaşma yolunda ciddi bir adım attık demektir. Bir sonraki yazımda kendimce anlatayım size, bunların üstesinden nasıl gelebiliriz, kitap okuma alışkanlığını nasıl kazanırız..
Sağlıcakla..
Etiketler: neden kitap okumuyoruz, okumak zor geliyor