AH ATALET! SENİ BİR YENSEK!!




Her şeyin sorumlusu o; atalet, evet..

Hep dilimizde olan ama bir türlü gerçekleştiremediğimiz planlarımızın  suçlusu o. Onun yüzünden bir türlü yabancı dil öğrenemedik, rejime başlayamadık, sigarayı bırakamadık, spor salonlarına boş yere aidatlar ödedik. Kaç defa karar aldık ama bir türlü kalkamadık televizyonun başından, çok özensek de bir türlü kitap okuma alışkanlığı kazanamadık.

İşin garip yanı, planlarımızın hepsinin artılarını biliyoruz, hani saatlerce konuşabiliriz üstlerinde, ahkam kesebiliriz, hevesliyiz de, ama eyleme bir türlü geçemiyoruz. 

Peki ne bu atalet?

Şimdi, fizik bilimindeki tanımına göre, Bir nesnenin konumunu, biçimini ya da devinim durumunu koruma özelliği. Sosyal yaşamdaki tanımı daha basit, eylemsizlik yani amaca yönelik eyleme geçememe; mevcut durumunu koruma isteği. Yatıp televizyon seyrederken kalkıp biraz kitap okuyamamanız sizin değil onun suçu yani, rahatlayabilirsiniz..🙂🙃

Atalet ile ilgili en çok araştıran ve kitapları olan yazar sanırım Mümin Sekman; aklınızda olsun, okursunuz ataletiniz izin verirse.. Kitap önermeyi çok da sevmiyorum, herkesin kendine yakın hissettiği kalemler ayrı.. Atalet üzerine kafa yoran araştıranların faydası olabilir diyorum kendimce.. çünkü hayatımız için önemli bir konu..

Farklı ortamlarda, bir çok farklı insanla çalışmak sohbet etmek, iletişim halinde olabilmek gibi bir fırsat verdi bana hayat. Sanki bir ünlüyle röportaj yapıyor gibi, çok sordum çok dinledim insanları. Gördüğüm, anladığım ve araştırdığım kadarını yine sizinle paylaşayım;

Şimdi, bazılarımız atalet halinde olduğunun farkında değil. Mevcut döngüsünün içinde sadece yaşıyor. Tatminsiz, çok keyif almadan, durağan bir hayat sunuyor onlara ataleti.. Çok düşünmüyor çok çalışmıyor. Çok da yorulmuyor. Kafanızda çok büyük örnekler canlanmasın, mesela, sadece en basit yemekleri yapan bir insan da ataletinin kurbanı. Neden daha çok çeşit yapıp zevkle yemeyeyim diye düşünmüyor. Pazarda gördüğü farklı bir sebzeyi denemek geçmiyor aklından.. hep aynı basit tarifleri uyguluyor, bir ömür aynı şeyleri yiyor. Hadi üşendi diyelim, dışarıda yemek yerken de hep bildiklerinden gidiyor, menüye bile gerek yok. Seçim baştan belli..

Ama mesela aynı koşullardaki başka biri, restoranlarda farklı yemekler deniyor. Pazarda o sebzeyi satan teyzeye bu nasıl pişiriliyor diye soruyor, eve gelince internetten faydasına, tariflere bakıyor. Farklı bir enerjiyle farklı bir lezzet taşıyor hayatına. Burnunun dibindekilerden mahrum bırakmıyor kendini. Belki işi ilerletiyor, öğrendikleriyle evlere yemekler yapıyor, hayalindeki küçük ev yemekleri lokantasını açıyor, kendine bir yemek bloğu açıyor. Daha nerelere varır bu liste..

Bazılarımız da bir yerlerde bir sıkıntı olduğunun yani atalet halinde yaşadığının farkında. Harika…bir sorunu tespit edebilmek, çözüm için en önemli aşama, malumunuz..👍

Sorunu tespit ettik. Nasıl kurtulacağız ataletten peki?

Şimdi, eğer, bu durumun sorumlusunu kendimizde değil dış etkenlerde arıyorsak yine yanlış yola girdik demektir; durumun sorumlusu tamamen biz değilsek de çözecek olan biziz. E sonuçta bu bizim hayatımız, kimseden bekleyemeyiz öyle değil mi? Çıktık mı tamaaaam..

Öncelikle, mükemmeliyetçi olmak kavramını biraz daha iyi anlayalım. Yani en iyisini yapacağım diye beklerken çoğumuz vazgeçiyoruz, soğuyoruz. Bir yerlerden başlayalım, yine kendimizce mükemmeli hedefleyelim ama biraz da akışında besleyelim. Hep hazır olmayı bekliyoruz ya, yok öyle bir şey. Yola çıkınca yavaş yavaş daha donanımlı hale geleceğiz. 

Başarısızlık korkusu bizim bütün motivasyonumuzu etkiliyor. Başarısızlık da bu hayatın içinde var, zaman zaman hepimiz yaşıyoruz. İnsanız, çabalıyoruz, deniyoruz, bazen olmuyor evet, başaramıyoruz. Olsun denemeye devam, hayatta bizi bekleyen başka başarıları kaçırmayalım değil mi?

Biraz dışarıdan bakabilelim kendimize, hayatımıza, ki bunun en etkili ve kolay yolu okumak. Bol bol okuyalım, farkındalığımız arttıracak küçük fırsatlar sunuyor günlük hayat bize,  iletişim fırsatlarını kaçırmayalım, gözlemleyelim.. Kendimizi, algılarımızı hayata kapatmayalım. Bir filmden, bir söyleşiden ya da yaşlı bir esnaftan alabileceklerimizden mahrum bırakmayalım kendimizi.. bütün bunlar kişisel ataletimizi her an kırabilecek şeyler, inanın.

Sonra, bir şey geçiyorsa aklımızdan kendimizi yenelim, üşenmeyelim. Yapabiliriz.. Neye benziyor biliyor musunuz?. Hani alarm çalar da siz sürekli ertelersiniz ya, gitgide daha tatlı gelir o uyku. Halbuki bir anlık iradeyle pat diye kalksanız ve yüzünüzü yıkasanız bitti işte. Yani her şey o birkaç saniyede aslında.. 

Atalet bir anda oluşan bir şey değil, yavaş yavaş artan bir şey, yani müdahale etmedikçe artan ve sizin bir süre sonra neredeyse yaşam biçiminiz olacak kadar etkili bir şey. Yani siz hazır olmak için oturdukça o durmadan güçleniyor, sizi etkisi altına alıyor. Haberiniz olsun..

O yüzden, bir yerlerde bir sıkıntı olduğunu hissediyorsanız, yani yaşadığınız hayat, ortaya koyduklarınız, ürettikleriniz size yetmiyorsa, sahip olduğunuz enerji, akıl, birikim, tecrübe, adına her ne derseniz uygulamaya geçmiyorsa, siz de kişisel ataletinizi bir gözlemleyin.. ve kendinize gelin. Hayat üşengeçleri pek sevmiyor sanki ne dersiniz. Hem siz seviyor musunuz o halinizi?

Sağlıcakla..




Etiketler: ,